Merhaba!
Gezi Günlüğü serisine tam gaz devam ediyorum. Daha önce sizlere Prag, Viyana, Bratislava & Budapeşte rotasından bahsetmiştim. Bu rotada Prag'tan sonra favorim olan Viyana Gezi Günlüğü'nü de en sonra bırakmıştım. Baya uzun bir yazı olacak. O yüzden hemen başlıyorum:
Budapeşte'den 18:30'da ayrılıp saat 20:00'de Viyana'ya geldik. Terminal merkeze baya uzaktı. Hemen terminalin yanından metroya bindik. Onda da bir durak önce inmişiz. Tabana kuvvet sonunda hostelimizi bulduk. Hostelimizin adı: Do Stepp Inn'di ve odamız dört kişilikti, yani tam da bize göre 👯
|
Schnitzelwirt |
Hostele vardığımız gibi direk yatıp uyuduk ve ertesi gün hemen şehri keşfetmeye çıktık. Önce Viyana'nın ünlü şinitzelini tatmak için yürüyüş mesafemizde olan Schnitzelwirt'e gittik. Birer porsiyon sipariş verdik. Bizdeki düşünce şu: "doyarız inşallah???" Arkadaşlar... Doyduk. O kadar büyüktü ki o şinitzel... Müthiş lezzetliydi. Artık son lokmalarımda "n'olur bana yardım edin" diye arkadaşlarıma yalvarıyordum. İlk yarım saatte şiş göbek şokunu atlattıktan sonra yürümeye devam ettik.
|
Viyana Doğa Tarihi Müzesi |
İlk olarak Maria Teresa Meydanı'na geldik. Burada Doğa Tarihi Müzesi ve Sanat Tarihi Müzesi var. Biz Sanat Tarihi Müzesi'ni seçtik.
|
Viyana Sanat Tarihi Müzesi
|
Viyana Sanat Tarihi Müzesi hakkında methiyeler düzmek istiyorum, şiirler,
şarkılar yazmak istiyorum. İçinde adeta kaybolduğum bir müze oldu. Herkes ama
herkes bu müzeye mutlaka gitmeli.
Yanlış hatırlamıyorsam giriş öğrenciler için 12 € olması lazım. Müzeye girdiğinizde tüm eşyalarınızı bırakmak zorundasınız. Bunun için alt katta bir emanet odası var. Çalışanlar güler yüzlü.
Ben zaten tavanlara bakmaktan önümdeki şeylere pek odaklanamadım. O kadar büyük bir müze ki, 4-5 saatinizi kafadan harcıyorsunuz. Salon salon gezerken kaybolmanız çok mümkün.
Sanat Tarihi Müzesi sen harika
bir detaysın.
O kadar çok eser var ki Mısır ve Antik Yunan koleksiyonu'na kadar gidiyor olay.
Keşke bütün fotoğrafları ve videoları buraya koyabilsem... "Anlatılmaz yaşanır" denilen şey tam bu müzede gerçekleşiyor.
|
Deborah Sengl – Life mask of Christiane Hörbiger |
Bu tavanın sadece 1/3'ü...
|
Neure Burg |
Neyse kafaları daha çok yiyeceğiz diyerek gelelim Maria Teresa Meydanı'nın tam karşı tarafına: Neure Burg'a.
|
Hofburg Sarayı |
Biraz daha ilerleyelim ve Hofburg Sarayı'na gelelim.
|
Hofburg Sarayı |
Gördüğünüz her bina mutlaka bir müze barındırıyor. Hepsine girmek tabii ki imkansız. Fakat her geldiğinizde keşfedeceğiniz mutlaka mükemmel yerler bulabilirsiniz.
Şimdi bu girişe sırtımızı veriyoruz ve en lüks markaların şubelerinin olduğu meşhur caddede (Kohlmarkt) yürümeye başlıyoruz. Bu gözler Tiffany & Co gördü... Tutulduk ey halkım.
|
St. Peter Kilisesi |
Caddenin sonundan sağa dönüp biraz yürüdükten sonra solunuzda St. Peter Kilisesi kalıyor. Sokak arasında küçük bir kilise olarak görüyorsunuz burasını. Ama içeri girince kilise adeta devleşiyor. Buraya tabii ki de ba yıl dım. Bilin bakalım neden?
Bu yüzden... Bu nasıl şaşadır... Bu nasıl ayrıntıdır, işçiliktir, emektir. HOF.
Çektiğim bütün videolarda arkadaki sesim şöyle diyor; "Nasıl yaa?"
Böyle tavan olur mu bana bir açıklama yapın. Bayılmışım... Gezdiğim bütün kiliselerde gerçekten huzur buldum. Oturdum, etrafı izledim dakikalarca. Güzel dilekler diledim. Bu kilise de onlardan biriydi, hatta en etkilendiklerimin başında geldi. (linç geliyor)
|
St. Stephen Katedrali |
Şimdi biraz daha ilerledik ve hemen solumuzda kalan St. Stephen Katedrali'ne geldik. Katedrali çekmek o kadar zor ki... Çünkü büyüklüğünden kadraja sığmıyor. Öyle güzel... İşte burası tam olarak Viyana'nın merkezi dersek yalan olmaz.
|
St. Stephen Katedrali - İç Kısım |
Ayrıntı izlemekten kör olmaya beş kala buradan da çıktıktan sonra bir şeyler yiyelim dedik.
|
Konditorei Kafe |
Buradan donutlarımızı alıp hemen karşısındaki Starbucks'tan kahvelerimizi de içerek kısa bir dinlenme molası verdik. Tabii bu arada birkaç hediyelik eşya dükkanı bulup üç beş bir şeyler de almayı unutmadık.
Etrafımıza bakınarak yürümeye şehri keşfetmeye devam ettik.
|
Belvedere Sarayı |
O kadar çok yürüdük ki Belvedere Sarayı'na kadar geldik. Biz gidesiye kadar kapanmıştı zaten. Bahçesinde biraz oturup dinlendik ve hostelimize geri döndük.
|
Schönbrunn Sarayı |
İkinci gün ise Schönbrunn Sarayı'na geldik. Buraya gelmek için metro kullanmak lazım. Biraz uzak bir yerde. Tabii ki de hava dondurucu soğuk olduğu için böyle çok güzel görünmüyor fakat müthiş bir atmosferi var. Schönbrunn Sarayı'nın güzel fotoğraflarına Google'dan mutlaka göz atın.
|
Schönbrunn Sarayı |
Habsburg hanedanlığının yazlık evi olarak geçiyor burası. O kadar büyük ki... Aşk-ı Memnu korusuna çıkar gibi upuzun yürüyüşler yapabiliyorsunuz.
Bir de beni tek çek ❤️
|
Prater |
Biz bir şekilde de Prater'e gelmiş olduk. O kısım nasıl oldu pek hatırlamıyorum ama sanırım metroda yanlış durakta inmiştik. (Biz bu sefer niye bu kadar yanlış yerlerde indik çocuklar?) Ama güzel bir tesadüf oldu. Viyana'nın sembollerinden biri. Hatta ilk dönme dolap diye söylentiler var, doğru mu bilmiyorum 🤔
Sokak çalgıcıları.
Böyle şeyler de görebiliyorsunuz ❤️ Çünkü; medeniyet.
Arşivimden yola çıkarak kısa ve öz olarak yazmaya çalıştığım Viyana Gezi Günlüğü'm bu kadardı. Eminim keşfetmediğimiz bir çok yer var ama bu kadarı bile şehre aşık olmamı sağladı. Fırsat bulduğum an geleceğim yerlerden birisi artık Viyana.
**
Gezilen yerlerin isimlerinin üstüne tıklayarak Google Harita'daki yerini görebilirsiniz. Böylece nereden nereye yürümüşüz takip edebilirsiniz. Ben yazıları hazırlarken böyle yapıyorum ve çok keyifli oluyor 💁
Siz hiç Viyana'ya gittiniz mi? Favori yerleriniz neresi oldu?
Düşüncelerinizi, varsa sorularınızı yorum bırakmayı unutmayın.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere!
Snapchat ve InstaStories'ten takip etmeyi unutmayın; "minecanan"
Bu yazıda yer alan görsel ve yazılı içerik yazarın izni olmadan kullanılamaz ve kaynak/link gösterilmeden paylaşılamaz.
Etiketler: erasmus, gezi günlüğü, viyana blog, viyana gezi, viyana gezi rehberi, viyana gezilecek yerler, viyana'da neler yapılır